Makale
Türkiye ile Küba’nın kaderi ne zaman çakışmıştı?
Türkiye ile Küba’nın kaderi ne zaman çakışmıştı?
ABD BaÅŸkanı Barack Obama 1962 yılından bu yana ambargo uygulanan Küba ile yeni bir sayfa açmak istiyor. Küba’nın suçu “SoÄŸuk SavaÅŸ” döneminde Sovyetler BirliÄŸi ile yakın iliÅŸki kurmuÅŸ olmasıydı. ABD’nin çiçeÄŸi burnundaki “Castro rejimi” üzerinde hegemonya kurma çabaları Küba’yı Washington’dan uzaklaÅŸtırarak Moskova’ya yakınlaÅŸtırdı. ABD’nin Castro’yu devirmek için baÅŸvurduÄŸu her giriÅŸim fiyaskoyla sonuçlandığı gibi Küba’yı daha fazla Moskova’ya doÄŸru itti. 1990’ların baÅŸlarında “SoÄŸuk SavaÅŸ” sona erdi, Sovyetler BirliÄŸi dağıldı, yerine Rusya Federasyonu kuruldu ama Washington’un Küba politikası hiçbir zaman deÄŸiÅŸmedi. Amerikan kibri, Karayipler’de küçük bir ada ülkesi olan Küba’ya hoÅŸgörüyle bakmaya bir türlü izin vermedi.
SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde Türkiye ile Küba’nın kaderi bir defasında çakıştı. 1962 sonbaharında Sovyetler BirliÄŸi ile ABD’yi bir nükleer savaşın eÅŸiÄŸine kadar getiren “füze krizi”nin iki maÄŸduru vardı, Türkiye ve Küba. Washington ve Moskova, kendi aralarında nükleer bir savaşı göze alamadıkları için müttefikleri Türkiye ve Küba’yı pazarlık masasına sürdüler. Nükleer bir savaşın önlenmiÅŸ olması elbette çok iyi bir ÅŸey ama mesele bu deÄŸil. Mesele, dünyayı iki kutba ayıran iki süper gücün menfaatleri sözkonusu olduÄŸunda müttefiklerini pazarlık unsuru olarak masaya sürmeleriydi. Küba için açıktan, Türkiye için ise gizlice yapılan ÅŸey, buydu.
13 gün kadar süren kriz, ABD’nin Küba’da Washington ve New York‘u vurabilecek menzilde nükleer baÅŸlık taşıyan füzeler tespit etmesiyle baÅŸladı. ABD Moskova’ya meydan okudu ve Küba’yı ablukaya aldı. Dönemin CHP Hükümeti ve BaÅŸbakan Ä°smet Ä°nönü, “NATO” üyesi Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getireceÄŸini ilan ederek ABD'ye destek verdi. Ankara ve Havana teyakkuz halindeydi. Oysa ABD Türkiye’den, Sovyet Rusya ise Küba’dan çoook uzaklardaydı. Türkiye Sovyet ler'in burnunun dibindeyse, Küba ABD’nin ayak ucundaydı. Küba, ABD için ne kadar “yakın tehdit” ise, Türkiye Moskova için çok daha fazlasıyla “yakın düÅŸman” idi.
Uzun lafın kısası, Washington ve Moskova resmi olmayan kanallardan görüÅŸtüler. Sovyetler BirliÄŸi Devlet BaÅŸkanı Nikita KruÅŸçev, ABD BaÅŸkanı John F. Kennedy’ye Türkiye’deki nükleer baÅŸlık taşıyan Amerikan füzelerini çekmesi halinde Moskova’nın da Küba'daki füzeleri geri çekeceÄŸi teklifini iletti. Kennedy, gizli tutulmak ÅŸartıyla Türkiye’deki füzeleri geri çekeceÄŸini KruÅŸçev’e bildirdi. Ä°ki süper güç aralarında anlaÅŸtılar. ABD’nin, YakındoÄŸu'daki en önemli müttefiki olan Türkiye’yi masaya sürdüÄŸünden kimsenin haberi olmadı.
Bu arada bizim gazetelerin birinci sayfalarında yer alan manÅŸetlere bakacak olursak Kennedy, KruÅŸçev’in “Türkiye teklifi”ni reddetmiÅŸti. Yabancı basın organlarında yer alan aksi yöndeki haberler doÄŸru deÄŸildi. DoÄŸruydu. Ama Washington ısrarla reddetti, Ruslar da ağızlarını sıkı tuttular. Fidel Castro, Küba ile istiÅŸare yapmadan füzeleri çektiÄŸi için cılız ÅŸekilde Moskova’yı eleÅŸtirdi ama yapacak pek fazla bir ÅŸey yoktu. Türkiye kamuoyu ise Jüpiter füzelerinin söküldüÄŸünü uzun yıllar sonra öÄŸrendi. Krizden sonraki yıllar boyunca dünya, ABD BaÅŸkanı Kennedy’nin sakin kararlılığı ve barışçıl bir çözüme olan sarsılmaz inancının ülkeyi bir nükleer savaÅŸtan kurtardığına inandırıldı. SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde Türkiye, sözüm ona NATO’nun güvencesindeydi. Bu güvence hiç test edilmedi. Ä°nÅŸallah Türkiye böyle bir teste ihtiyaç duymaz ama temkinli olmakta fayda var.
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.